14 Kasım 2019 Perşembe

Düşünen Adam Heykeli Üzerine

___________________________________________



Düşünen Adam Heykeli, şüphesiz ki heykel denince aklımızda canlanan ilk eserdir. Hatta bazılarımız “sanat” kavramını sadece bu heykel üzerinden yorumlar. Peki herkesin az çok bir fikir sahibi olduğu bu düşünen adam kimdir? Bu heykel neyi simgeler, hikayesi nedir? Onu diğer sanat eserlerinden ayıran ve bu kadar ünlenmesini sağlayan şey nedir? Ve asıl soru, yaklaşık bir asırdır neyi düşünmektedir?

Francois Auguste Rodin




Heykeli anlamak için öncelikle heykeltıraşı tanımak gerekir. Heykeli yapan kişi modern heykelciliğin babası sayılan Francois Auguste Rodin’in (12 Kasım 1840 - 17 Kasım 1917) kendisidir. Eserlerini, belli bir sanat anlayışı veya sanat kuralına bağlı kalmaksızın kendi doğrultusunda yapmış ve çoğu eserini tamamlamamıştır. Bu nedenle en çok eleştirilen sanatçılardan biridir. Heykellerindeki anatomik yapı insanı hayrete düşürür. Özellikle kadın ve genel itibariyle de insan bedenini kusursuz bir gerçeklikte betimlemiştir. Vücuttaki her bir kemiği, kası ve kıvrımı gerçeğe en yakın halde işlemiştir eserlerinde. Ayrıca klasik ve sıradan pozlar yerine daha canlı, kıvrımlı ve dinamik pozları işlemeyi tercih etmiştir. Eserlerinde insan bedenini adeta yeniden yarattığı için ona “Tanrının Eli” de denmiştir.




Eserlerinde sürekli olarak acı, aşk, hüzün vb. duygulara dayalı temalara değinmiştir. Bu sayede onun hayatı ve kişiliğinden çıkarımlar yapmak mümkün. Sanattaki mükemmelliğinin yanında enteresan bir kişiliğe sahiptir Rodin. Öğrencisi olan Camille Claudel ile yaşadığı fırtınalı ilişkisiyle de ünlenmiştir. Ufak bir alıntı:
“Düşünen Adamın asıl yaratıcısı olan Auguste Rodin’in yaşamı boyunca kadınlarla ilişkileri hep inişli çıkışlı olmuştur. 1883 yılında tanıştığı kendisi de heykeltıraş olan Camille Claudel ile birliktelikleri yıllarca sürmüş, bu süre Rodin’in altın yılları olurken Claudel için oldukça çetrefilli bir dönem yaşanmıştır. Öyle ki, bu ilişkinin sonunda ruh sağlığı bozulan kadın, kendi eskizlerini ve heykellerini paramparça ederken, Rodin’i fikirlerini çalmak ve onu öldürme planları yapmakla suçlamıştır. En nihayetinde akıl hastanesine yatırılan Claudel ömrünün geri kalan 30 yılını burada geçirmiştir.”
“Çelişkiler, hüzünler ve sinir krizleriyle dolu otuz yılı kapatıldığı akıl hastanesinde yaşadıktan sonra 19 Ekim 1943 tarihinde yaşama veda eden Camille Claudet; sanatı elinden alınmış bir kadın heykeltıraş olarak geride bıraktığı heykelleriyle adını sanat tarihine altın harflerle kazımıştır. Camille Claudel’in hayatı ayrıca beyaz perdeye de aktarılmıştır.”

________________________________________



Kimdir bu Düşünen Adam?

Photo: Roman Suzuki via Wikimedia Commons
(CC BY 3.0)



Düşünen Adam (The Thinker) Heykeli’nin asıl adı Şair’dir (The Poet) ve bu eser sanılanın aksine başlı başına tek bir heykel değildir. Rodin’in belki de en etkileyici eseri olan Cehennem Kapıları’nın (The Gates of Hell) ufak bir parçasıdır. Bu kapı D’orsay müzesinden önce, orada yapılması düşünülen Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi için sipariş ediliyor. Fakat müze hiç inşa edilmiyor. Daha sonra sipariş iptal ediliyor. Rodin ise çalışmalarına devam ediyor. 37 yıl atölyesinde kalan bu işlerin, öldükten sonra dökümü alınıyor. Bu süre içinde sanatçı figür denemeleri ve kabartmalar yapıyor ama tam anlamıyla bitmiyor.

Peki kimi sembolize etmektedir bu düşünceli adam? İşte bu sorunun kesin bir cevabı olmamakla birlikte halen bir tartışma konusudur. Heykelin genel hatlarıyla simgelediği düşünülen 3 isim vardır. Bunları öğrendiğimde gerçekten şaşırmıştım doğrusu.




Bu isimlerden ilki Dante. Cehennem Kapıları, Dante Alighieri'nin İlahi Komedisi'nin ilk bölümü olan Inferno'dan bir sahneyi betimliyor. Bu nedenle de heykelin üst tarafının tam ortasında bulunan düşünen adamımızın aslında Dante’yi simgelediği düşünülüyor.
İkincisi ise Adem. Cehennem kapısının üstünde oturmuş, işlediği günahı ve bu günahın insanlar üzerine düşürdüğü felaketi düşündüğü söylenmekte.
Son olarak da Rodin. Bazılarına göre Rodin kendine eserde bir yer vermiş ve yaptığı eser üzerine düşünmektedir.


Photo: deror avi via Wikimedia Commons (Public Domain)


Cehennem Kapıları üzerine yazılan hoş bir yazı okudum:
“Bu cehennem algısı tamamıyla Rodin’e aittir ve bize kendi cehennemini sunmaktadır. Kapının orta kısmında mezarlarından çıkan figürleri görmekteyiz. Figürlerin yüzeyde bir anda oluşması bize bağımsızlıklarını ifade etmektedir. Bir yandan da oluşumun hala devam etmekte olduğunu ve birden tamamlanabileceğini de hissettirmek istemiş olabilir. Figürlerde hissettiğimiz dehşet, acı gibi duygular mimikler ve vücuttaki kasların gerginliği ile ifade edilmiş.”



Düşünen Adam 1888 yılında Cehennem Kapıları’ndan ayrı olarak tek bir eser halinde sergilenmeye başlanmış. Rodin tüm eserlerinin 12 adet kopyasının yapılmasına izin verdiği halde bu heykelciğimizin birçok kopyası mevcut. Dünyanın neredeyse her yerine yayılmış ne yazık ki basitleştirilmiştir. Peki Türkiye’de nerede görebiliriz bu heykeli? Cevap basit. Bu heykelin bir kopyası Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde bulunmaktadır. Türkiye hariç hiçbir ülkede, Düşünen Adam Heykeli’ni bir akıl hastanesinin bahçesine yerleştirmek kimsenin aklına dahi gelmemiştir. Bir kadına yaşattığı aşk acıları neticesinde onu akıl hastanesine mahkum eden bir heykeltıraşın eserinin bugün aynı şekilde bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunması oldukça ilginç. Aslında her zekanın ardında bir deliliğin olduğu gerçeğine bakılırsa böyle bir heykelin akıl hastanesi bahçesinde bulunması gerçekten de orijinal bir fikir. Ve heykelin asıl hikayesinden çok Türkiye’deki serüveni daha şaşırtıcı. Çünkü bu heykel üzerine çok farklı yorumlar ve eleştiriler gelmiş. Her neyse...

Left photo: Fg2 via Wikimedia Commons (Public Domain)
Center photo: Albertus teolog via Wikimedia Commons (Public Domain)
Right photo: Emw via Wikimedia Commons (CC BY-SA 3.0)


Heykelin çıplak olması Rodin’in anatomisini daha yakından incelememize olanak tanıyor. Ayrıca üzerinde kıyafet bulunmaması nedeniyle bu sanat eseri hiçbir zamana ve mekana bağlı kalmadan istediği gibi şekillenebiliyor. Bu sayede eser kalıcılığını koruyor, eskimiyor. Verdiği poz sayesinde Rodin’in Rönesans sanatçısı olan Michelangelo’dan etkilendiğini söylemek mümkün. Heykeltıraşımız sık sık İtalya’ya geziler düzenlemiş ve oradaki eserlere dikkat etmiştir. Ünlü ressamların, müzisyenlerin, heykeltıraşların ve diğer sanat türleriyle uğraşmış insanların birbirinden etkilendiğini öğrenmek her zaman beni heyecanlandırıyor. Çünkü büyük sanatçı olarak anılmadan önce bu insanlar da tıpkı bizler gibiydi. Belki aramızdan da bu sanatçılardan etkilenip büyük eserler verecek sanatçılar doğacak, onlar da başkaları için ilham kaynağı olacak. Bunu düşünmek gerçekten çok hoş ancak günümüz dünyasında sanata eskisi kadar ilgi gösterilmediğini ve büyük eserler veren sanatçıların bile eski zamanlarda olduğu kadar önemsenmeyeceğini düşünmek insanı hayal kırıklığına uğratıyor.

________________________________________




Rodin’in kendi heykeli hakkında söylediklerini de yazıma eklemem gerektiğini düşündüm:

“Guided by my first inspiration I conceived another thinker, a naked man, seated on a rock, his fist against his teeth, he dreams. The fertile thought slowly elaborates itself within his brain. He is no longer a dreamer, he is a creator."
"What makes my Thinker think is that he thinks not only with his brain, with his knitted brow, his distended nostrils and compressed lips, but with every muscle of his arms, back, and legs, with his clenched fist and gripping toes."

Photo: Smallbones via Wikimedia Commons (CC0 1.0)


Yukarıda da belirttiğim gibi yapıldığı dönemde simgelediği 3 farklı insana göre düşünceleri değişmiş heykelin. Peki ya şimdi, tam şu anda, bu yüzyılda ne düşünürdü heykelimiz? Acaba eski zamanları özlüyor mudur? Peki ya Bakırköy’deki heykelimiz ne düşünüyordur acaba... Kim bilir; belki sosyal medyadaki beğeni sayılarının neden bir anda düştüğünü düşünüyordur, belki suya yapılan zammı düşünüyordur, belki de KYK borcunu nasıl ödeyeceğini. :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder